Kutsal Kitaplarda Hayvan Hakları

Kutsal Kitaplarda Hayvan Hakları

Başlangıçta çok tanrıcı dinlerin mitolojilerinde ve kutsal metinlerinde saygı gören ve tanrılığa kadar yükselen hayvanlar, insan merkezci tek tanrıcı dinlerle birlikte önemlerini yitirerek insanın denetimi altında ve insanın yararı için yaşayan canlılara dönüşmüşlerdir.

Tektanrıcı dinlere ait en eski kitap olan Tevrat’ın Tevkin bölümünde Tanrının insandan yeryüzünde hareket eden canlı her şeye hükmetmesini istenmektedir. Ayrıca yine bu bölümde; insanlara sadece sebze ve meyve yemeleri bildirilirken (vejetaryen beslenme), hayvanların insan için henüz bir besin kaynağı olarak önerilmediği anlaşılmaktadır.

İncil, Tanrı’nın insanları kendi suretinde yarattığını ve bizlerin -hayvanlar da dâhil- doğal kaynakları kendi amaçlarımız için kullanmakta olduğumuzu vurgulamaktadır. Hristiyan düşünürler, hayvanların akıl yürütme yetisinden yoksun olduklarını ileri sürerek, hayvanları insanlara göre daha alt seviyede görmüşlerdir. Bu görüş hristiyan dünyasında kabul görmüştür.

Yahudi toplumunda da hayvanların insanlara göre daha alt seviyede olduğu kabul edilse de, daha eski bir geleneği olan Yahudi dini, hayvanlara verilen acının azaltılması, en aza indirilmesi konusuna hristiyanlardan daha çok önem vermişlerdir. Yahudi dinine göre Tanrı’nın bütün yaratıkları merhameti hak etmiştir.

İslam dininde ; Allah’ın her yaratmasında yuce bir hikmet bulunmaktadır. O, evreni şaşmaz bir denge ve ahenk uzerine yaratmıştır. Evrenin tamamında, bu arada yeryuzunde bu eşsiz ve şaşmaz ahenk hükmünü icra etmektedir. Hayvanlar da dünyadaki bu eşsiz adalet terazisi ve ahengin bir parçasıdır.

Cenab-ı Hak bu terazinin korunmasına azami özenin gösterilmesini istemiş, bu ahengi bozacak davranışlardan kaçınılmasını emretmiştir. Hayvanlar da bu varlık aleminin ve ekolojik dengenin önemli bir parcası olduğuna göre hayvanların da içerisinde bulunduğu her hak sahibinin hakkına tam olarak riayet edilmesi, böylece hak terazisinin ve ahengin korunması hem insani hem de dini bir vecibedir diye belirtilmiştir.

İslam’da hayvanların yaşatılması ve onlara tam anlamıyla şefkat elinin uzatılması esastır. Bununla birlikte fıkıhta bazı hayvanların öldürülmelerine bazı gerekçelere istinaden cevaz verilmiştir. Bu durumları hayvanların tabiatları gereği zarar verici olmaları, meşru müdafaa, kamu sağlığının tehdidi, aşırı yaşlılık veya hayatlarından ümit kesilme hali, ihtiyaç ve ibadet gibi hususlar olarak sıralamak mümkündür.

Beş büyük Dünya dininden Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlığın hayvanlara bakış açısının antroposentrik olduğu söylenebilir.
“Kur’an’a Göre Çevre” başlıklı makalede Kur’an’ın diğer semavi dinlere göre hayvanlara farklı bir konum verdiği ve onlara daha olumlu yaklaştığı yorumunu getirilmektedir. En’am suresinin 38. ayetinde “yürüyen ve uçan” hayvanların ümmet oldukları bildirilmektedir.

Buna karşın Yahudi- Hıristiyan geleneğine göre insanlar Tanrıdan Dünya üzerindeki tüm canlılara hükmetme yetkisi almışlardır. Hinduizm ve Budizm’de ise insan ve hayvanın karakterlerinin aynı olduğu, her ikisinin de duygulara ve ölümsüz bir ruha sahip olduklarına inanılmaktadır.

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ